Havza Haber Ajansı Muhabirinin bildirdiğine göre, Kum Üniversitesi öğretim üyesi Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Veliullah Takipurfer, İslami Bilimler ve Kültür Araştırma Enstitüsü’nde düzenlenen beşinci İslami Yönetim Okulu konferanslarının bir parçası olarak, “Aile Merkezli İslami Yönetimin Temelleri” konulu oturumda konuştu. İslami sistemde ailenin merkezi önemine vurgu yaparak, İslami değerler ile sosyal yapı arasındaki ilişkiye dair görüşlerini paylaştı ve şu ifadeleri kullandı:
“İslami sistem, özellikle yönetim alanında, aile temelli bir sistemdir.”
İslami Beşeri Bilimler, İslami Düşüncenin Açık Bir Gerçeğidir
İslami Yönetim Araştırma Enstitüsü Başkanı olarak da görev yapan Hüccetü’l-İslam Takipurfer, Asr Suresi’nin İslami beşeri bilimlerin bir anayasası olarak görülebileceğini belirtti ve şu açıklamalarda bulundu:
“İslami beşeri bilimler, İslami düşüncenin açık ve temel bir gerçeğidir. Ancak ilgili yetkililer, bu bilimsel toplantıları derinleştirmek ve devam ettirmek yerine zaman zaman Rehberin yönergeleriyle doğrudan örtüşmeyen yaklaşımlar benimsemişlerdir.”
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, İslami beşeri bilimlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Asr Suresi açıkça ifade etmektedir ki insan sürekli bir kayıp içerisindedir. Ancak temel bir bağ kurarak Allah’a yöneldiğinde bu kayıptan kurtulabilir. İşte bu ilahi bağ, bireysel ve toplumsal sapmaların önüne geçer.”
İslami Yönetim Araştırma Enstitüsü Başkanı ardından şu ifadeleri kullandı: “Yaratılışın başlangıcından itibaren, Allah ile bağını koparan her medeniyet veya topluluk zarar görmüştür. Kur’an’daki çeşitli ayetlerde bu gerçeğe vurgu yapılmaktadır.”
Devamında şunları ekledi:
“Biset (Peygamberlik) ayeti, medeniyetler ile Allah arasındaki derin bağın en açık örneklerinden biridir. Çünkü pek çok toplumun tamamen karanlık içinde olduğu bir dönemde, bu ayet ilahi hidayetin yolunu onlar için aydınlatmıştır.”
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, bilim ve din arasındaki ilişkiye de değinerek şu açıklamayı yaptı:
“Bu bağ, ayrılmaz bir ilişkidir. Günümüzde bazıları bu konuda şüphe ve tereddüt içinde olabilir ancak gerçekte din ve bilim bir bütündür.”
Kum Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Nur Suresi’ne atıfta bulunarak şu ifadeleri kullandı:
“Vahiy ile akıl arasında önemli ve özsel bir ilişki vardır. Akıl, ancak dinin çerçevesinde gelişip yücelir. Bunun yanı sıra, insanın maddi hayatı da ilahi din temelinde düzenlenebilir.”
Son olarak, şu vurguyu yaptı: “Dinin, ilahi bilgiye olan oranı net bir şekilde belirlenmelidir. Bu derin ilişkinin felsefi temelleri kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır ki bilimin ilahi çerçevedeki konumu daha iyi anlaşılsın.”
Aklın Allah ile Bağını Koparması, İnsan İçin Kayıpların Başlangıcıdır
İslami Yönetim Araştırma Enstitüsü Başkanı şu açıklamada bulundu: “Aklın Allah ile bağını koparması, insanın kayıplarının başlangıcıdır. Bu tür bir durumun önüne geçmek için birkaç temel adım atılmalıdır. Öncelikli olarak, dini akılcılığın güçlendirilmesi ve dinin doğru bir şekilde anlaşılması gerekir. Çünkü marifet (bilgi), imanın ön koşuludur ve Mülk Suresi de bu bilginin önemine vurgu yapmaktadır.”
Kum Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, günümüzde dini bilgi ve anlayış konusundaki temel zorluklara dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “Bugün dini bilgi konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Bu sorunlar yalnızca inanç ve İslami fıkıh alanında değil, aynı zamanda toplumun İslam’a genel bakış açısını da etkilemiştir.”
Toplumsal Bütünlük, Dini ve Beşeri Düşüncenin Yayılmasının Zemini Olmalıdır
Hüccetü’l-İslam Takipurfer sözlerine şunları ekledi: “Araştırma enstitüleri ve akademik kurumlar bu konular üzerine daha yoğun bir şekilde eğilmelidir. İnsan, dinin temel ilkelerine ve öğretilerine uygun bir yaşam sürmelidir. Toplumsal bütünlük ise dini ve beşeri düşüncenin yayılması için uygun bir zemin oluşturur.”
Son olarak, dini öğretilerin etkisinin daha görünür hale getirilmesi gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Dini öğretilerin farklı alanlardaki etkisi açıkça gösterilmelidir. Çünkü bu sağlandığında, insanlar geniş çapta dine yönelmeye başlayacaktır.”
Havza ve üniversite öğretim üyesi Hüccetü’l-İslam Takipurfer, Kur’an’ın her zaman sorunların çözümünde rehberlik ettiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
“Bugün karşılaştığımız pek çok sorun, ya ilahi emirleri yanlış anlamaktan ya da onlara uymamaktan kaynaklanmaktadır. Kur’an’ı doğru anlamak ve onun hükümlerine göre hareket etmek, bu zorlukların üstesinden gelmede temel bir adımdır.”
İslami Sistem Mektebi Aile Temelli Olmalıdır
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, İslami beşeri bilimlerin ve İslami sistem mektebinin aile eksenli olması gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Bu doğrultuda birçok değerli ulusal belge ve politika hazırlanmış olsa da, bu konu hâlâ yeterince dikkate alınmamaktadır.”
Kum Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, ailenin yönetim, eğitim, kültür ve ekonomi politikalarında merkezi bir rol oynaması gerektiğini belirtti. İslami yönetim anlayışıyla yaygın yönetim anlayışı arasındaki farkı şu şekilde açıkladı: “Geleneksel yönetim anlayışında bireycilik teşvik edilirken, İslami yönetimde aile tüm işlerin merkezindedir.”
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, İslami beşeri bilimlerin aile temelli bir yaklaşımla ulusal düzeyde ele alınması gerektiğini vurgulayarak şunları ekledi: “Bu bilimlerin etkisi, ancak aile kurumunun güçlendirilmesiyle net bir şekilde görülebilir.”
Son olarak, tüm İslami sistemlerin aile temelli olması gerektiğini belirterek, günümüzde evlilik oranlarının düşmesi ve boşanma vakalarının artmasının toplumsal bir kriz yarattığını ifade etti: “Evlilik oranlarının azalması ve boşanmaların artması sadece olumsuz bir durum değil, aynı zamanda büyük bir toplumsal krizdir. Bugün toplum, bu ciddi sorunla karşı karşıyadır.”
İslami Yönetim Araştırma Enstitüsü Başkanı, dinin ilk yansımasının aile içinde ortaya çıkması gerektiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Sağlam bir aile yapısı, ibadetlerin —özellikle de namazın— yerleşmesi için temel bir unsur olarak kabul edilmelidir. Bu bağlamda, devlet kaynaklarının önemli bir bölümünün aile kurumuna tahsis edilmesi zorunludur.”
Aileye Yeterince Önem Vermemek, Siyasi Sistemlerde Ciddi Bir Boşluk Oluşturmuştur
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, aile kavramına gereken önemin verilmemesinin, siyasi sistemlerde ciddi bir boşluğa yol açtığını belirterek şunları söyledi: “Aileye gereken önemin verilmemesi, siyasi sistemlerde ciddi bir boşluk oluşturmuştur. Yedinci Kalkınma Planı, aileyi merkeze alan bir yaklaşımı benimsemelidir.”
Kum Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, İslami ailenin temel nitelikleri olan “temiz nesil” ve “sağlıklı evlilik” kavramlarına işaret ederek şu açıklamada bulundu: “Bu temel ilkelere gereken özenin gösterilmemesi, toplumu giderek daha savunmasız hale getirmektedir.”
İslami Yönetim Araştırma Enstitüsü Başkanı, ailenin İslami toplumun temel taşı olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: “Sağlıklı bir aile, dinin yarısı kabul edilir ve en temel yapı taşıdır. Bir İslami toplum, ancak sağlıklı ailelerden oluştuğunda güçlenir. Eğer bu koşullar sağlanmazsa, hem toplumun kimliği hem de dini değerler zarar görecektir.”
Son olarak İslami antropolojinin, manevi sağlıkla iç içe olduğunu ve ailenin birey ile toplum arasındaki temel bağ niteliğinde olduğunu vurgulayarak şunları ekledi: “İslami insan anlayışı, daima manevi sağlık boyutuyla birlikte ele alınmıştır. Aile, bireyin toplumla olan bağlantısını sağlayan bir halka ve insanın gelişimi için temel bir zemindir.”
Kum Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Batılı araştırmacıların İran’daki nüfus düşüş hızını “eşi benzeri görülmemiş” olarak değerlendirdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Onlara göre, bu durum bir İslami toplum için olumsuz bir gelişmedir.”
Evlilik, İnsan Gelişimi ve Yücelişinde Önemli Bir Rol Oynar
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, evliliğin insanın farklı yönlerden gelişimi üzerindeki etkisine dikkat çekerek şu açıklamada bulundu: “İslami açıdan erkekler için evlilik yaşı 21 olarak belirlenmiştir. Ancak günümüzde bu konu yeterince dikkate alınmamış ve ortalama evlilik yaşı 27’ye yükselmiştir. Bu durum, aileye yönelik doğru bakış açısının zayıfladığını göstermektedir.”
Havza ve üniversite öğretim üyesi, kadın ve erkek arasındaki sosyal ilişkilere dair ayetlerin, özellikle de Ahzab Suresi’ndeki ifadelerin yeterince ele alınmadığını belirterek şu sözleri ekledi: “Bugün bu konulara ciddi bir şekilde eğilmek büyük bir gerekliliktir.”
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, İslam perspektifinden aile ve kadının toplumdaki konumu üzerine yapılan çalışmaların yetersiz olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bu alandaki hazırlıkların eksikliği, İslam toplumu için üzücü bir durumdur.”
Son olarak, bilimsel araştırmaların daha fazla aile odaklı olması gerektiğini vurgulayarak şu çağrıda bulundu: “Akademik kurumlar, aile konusundaki sorumluluklarını daha büyük bir ciddiyetle ele almalıdır.”
Aile Sağlığı, Sistemin Devamlılığının Temelidir
Havza hocası ve üniversite öğretim üyesi, ailenin sağlığının, sistemin devamlılığının temeli olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Ancak günümüzde toplum bu konuda ciddi bir krizle karşı karşıyadır. Bu yüzden, Ayetullah Hamaney de nüfus azalmasıyla ilgili endişelerini dile getirmiştir.”
Kum Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi namus, din ve sistemin korunmasının üç zorunlu temel unsur olduğunu belirterek şu uyarıda bulundu: “Bu üç unsur birbirinden ayrılmaz bir bağ içindedir. Eğer bunları korumakta ihmalkâr davranırsak, toplumun temelleri sarsılacaktır.”
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, namusun ve ailenin korunmasının, dinin ve İslami sistemin korunması anlamına geldiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Ehlibeyt (a.s) ve İslami otoriteler her zaman evliliğin teşvik edilmesi ve ailenin korunması üzerinde önemle durmuşlardır.”
Hüccetü’l-İslam Takipurfer, dini ilkelerin politika yapım süreçlerinde belirleyici olması gerektiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Tüm politikaların merkezinde Kur’an olmalıdır ve yapılan tüm araştırmalar da bu temel üzerine inşa edilmelidir. Aynı şekilde, İslami beşeri bilimlerin temelleri de bu perspektiften ele alınmalıdır.”
Havza hocası ve akademisyen, aileyle ilgili yasaların ve politikaların üç ana eksen üzerinde şekillenmesi gerektiğini belirtti:
1. Aile kurmanın teşvik edilmesi
2. Aile bağlarının güçlendirilmesi ve yüceltilmesi
3. Aile yapısının çökmesini önlemek için önleyici tedbirler alınması
Son olarak, Kur’an’ın tüm alanlarda yöntem belirleyici bir temel olması gerektiğini vurgulayarak şu noktaya dikkat çekti: “Kur’an’daki kelimelerin birbirinin yerine kullanılabilen eş anlamlı sözcüklerden oluşmadığı gerçeği, onun kapsamlılığını ve özgünlüğünü ortaya koymaktadır.”
yorumunuz